Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim. Adım Müslüman soyadım Türk benim...
  • ULVİ HOCAM NURKUL HOCAM 3700 GÜN 10 YIL OLDU LÜTFEN GELİN SİZİ ÇOK ÖZLEDİK.. İlimyuvası Yönetim İletişim ilimyuvasi.com@gmail.com

ENDÜSTRİCİLİK VE TEKNİKÇİLİK - DOKUZ IŞIK MİLLÎ DOKTRİN ALPASLAN TÜRKEŞ

ENDÜSTRİCİLİK VE TEKNİKÇİLİK


Bugün dünya atom, nükleer ve uzay çağına girmiş bulunmaktadır. İnsanlığın hayatında endüstri, makine ve önemli yeri almış bulunmaktadır. Türk milletinin 300 yıla varan bir dönem içinde uğramış olduğu yenilgiler ve karşılaşmış olduğu felâketler, acılar, gelişen makine gücünün endüstri gücünün karşısında Türk milletinin kol gücüyle, hayvan gücüyle yalın bir durumda kalmış olmasıdır. Bugün bir toplumun güçlü olması her şeyden önce modern sanayi kuruluşu olmasına, teknikte ve endüstride en yüksek seviyeye çıkmış bulunmasına bağlıdır. Yıllarca memleketimizde birtakım tartışmalar olmuştur. Türkiye bir ziraat memleketi mi olmalıdır, ziraatını mı geliştirmelidir, sanayileşmeye fazla yönelmemelimidir yönelmeli midir gibi tartışmalar ortaya atılmıştır. Modern bir toplum olmak güçlü bir devlet, millet haline gelmek için Türkiye'nin en kısa zamanda dünyanın en ileri endüstri ülkesi haline gelmesi gerekmektedir.

Bu tarımın ihmâl edileceği, tarımın terk edileceği anlamına gelmez. Türk milleti endüstri sahibi bir toplum olmakla beraber tarımını da modernleştirerek, tarıma da aynı derecede önem verecek ve modern bir tarım kuracaktır. Esasen modern bir tarım kurmak da endüstrisiz mümkün değildir. Bunun için; "Türkiye tarıma yönelmelidir, bir tarım ülkesidir. Tarım üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırılması daha doğru olur. Endüstri yönünden de tarımla ilgili hafif endüstri kurmakla yetinmelidir"; görüşü doğru bir görüş değildir. Türkiye ağır endüstriye dayanan ve her çeşit fabrikaları, modern âletleri, makineleri yapabilecek kapasitede bir endüstri sahibi olmak zorundadır. Bunun için Milli Doktrin Dokuz Işık'ın içerisine ilimcilik ilkesi bulunmakla beraber ayrıca bir endüstricilik, teknikçilik ilkesi de konulmuştur. Yaşadığımız çağ teknik çağıdır. Bugün insanlar artık uzaya gitmektedirler. Ay'ı ziyaret etmektedirler. Yarın diğer yıldızlara da gitmeleri şüphesiz mümkün olacaktır. İleri milletlerin bu derecede teknik alanda, endüstri atılım yaptıkları bir çağda Türkiye'nin endüstri ve tekniği ihmal etmesi düşünülemez. Türkiye'nin 300 yıllık geçirdiğimiz son dönem içerisinde bir türlü kalkınmamış olmasının önemli bir sebebi, ağır endüstriye ve teknikçiliğe gereken önemi vermemiş olmamız, bir an önce bunu Türkiye'de kurmak, geliştirmek için kuvvet yoğunlaştırması, gayret yoğunlaştırması yapmamış olmamızdır. Türkiye ile ileri milletler, ileri devletler arasındaki geri kalmışlık mesafesi 300 yıldır küçülmemiştir, aksine büyümüştür. Bundan 100 sene öncesi Türkiye ve 100 sene önceki ileri Avrupa ülkesi İngiltere, Almanya veya Fransa arasındaki geri kalmışlık mesafesi geçirdiğimiz 100 yıl içinde kapanmak şöyle dursun aksine olarak daha büyümüştür. Bugün ileri milletler artık füzelerle uzaya çıkabilme imkanını elde etmişlerdir. Türkiye ise hala elektrik çağına girmek için uğraşmaktadır. İşte bütün bunları dikkate alarak Türk milletinin biran önce refaha kavuşması, mutlu olması ve her tehlikeye karşı kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hale gelebilmesi için Türkiye'yi büyük bir seferberlik yaparak en kısa zamanda en ileri bir endüstriye sahip kılmak ve teknikte en ileri bir toplum haline getirmek başlıca amacımızı teşkil etmektedir. Bugün dünya Atom ve Füze çağından içeriye girmiştir. Artık buhar çağı geride kalmıştır. Elektrik çağı da arkada kalmak üzeredir. İnsanlık yeni bir çağa giriyor. Bu çağ Atom ve Füze çağıdır. Bu ne ile mümkün olabilir? Teknikle mümkün olur ve bir de milletlerin endüstri sahibi, ağır endüstri sahibi olmalarıyla mümkün olur. Endüstri de yine neye dayanır? Tekniğe dayanır. O halde teknik sahada en ileriye gitmek, yükselmek ve büyük endüstri sahibi olmak, kalkınmamız için, kurtuluşumuz için temel ilkelerimizden bir diğeridir. Ana ilkelerimizi bu şekilde özetlediğimi zannediyorum. TÜRK MİLLETİNE yararlı olabilmek için bu ilkelerin uygulanmasında ULU TANRI'dan bize güç ve imkan vermesini dilerim.

Ancak bunu yaparken geçmişimize karşı hakaret ve onunla olan bağlantıyı kesmeyi asla düşünmüyoruz. Çünkü millet devamlı olarak bir akıştır. Onun hayatını herhangi bir yerden kesip, evvelkini silip çıkarmağa, imkan yoktur. Onun için gelişmecilikte devamlılığı esas kabul ediyoruz. Yani yapacağımız bütün faaliyetlerde, bütün ilerleme ve kalkınma hamlelerinde yapacağımız bütün işlerin milli ruhumuza ve milli geleneklerimize uygun olması esasını kabul ediyoruz. Gelişmecilik ilkesiyle kastettiğimiz görüşün özeti budur.
 
Üst Alt