Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim. Adım Müslüman soyadım Türk benim...
  • ULVİ HOCAM NURKUL HOCAM 3700 GÜN 10 YIL OLDU LÜTFEN GELİN SİZİ ÇOK ÖZLEDİK.. İlimyuvası Yönetim İletişim ilimyuvasi.com@gmail.com

İLİMCİLİK - DOKUZ IŞIK MİLLÎ DOKTRİN ALPASLAN TÜRKEŞ

İLİMCİLİK


Bugün dünya üzerinde ilimdeki büyük gelişmeler insanlığa uçsuz bucaksız gelişme ve mutluluk ufukları açmıştır. Bir memleketin refahlı olması, güçlü olması her şeyden önce o memlekette yaşayan insanların ilimde, teknikte ileri bir seviyeye ulaşmış olmaları ile mümkündür. Bir milletin askeri gücü de ilim ve teknik gücüne, medenî seviyesine bağlıdır. İlimde, teknikte geri kalmış bir ülkenin insanları ne kadar kahraman yaratılışlı olurlarsa olsunlar, onların milli savunma yönünden, askerlik yönünden güçlü olmaları mümkün değildir. Bu sebeplerden Türkiye'yi kalkındırmayı düşünürken Türk milletinin hızla bir ân önce refaha kavuşmasını, mutluluğa kavuşmasını ve güçlü bir varlığa sahip olmasını sağlamak için ilim ve teknikte büyük bir ilerleme kaydetmek mecburiyetindeyiz. Bunun için Türkiye'nin ilimde, teknikte süratle en yüksek seviyeye çıkmasını, hızla modern sanayii kurmasını, tarımını modernleştirmesini sağlamak için dünya çapında yüksek kaliteli, liyâkatli ilim adamları ve teknisyenler yetiştirmek zorunluğu vardır. Bu vasıfta insan gücü yetiştirmedikçe Türkiye'nin ilimde, teknikte süratle ilerlemesi ve modern sanayiye sahip olması, tarımını modernleştirmesi mümkün olamaz. Bunun için Türkiye her şeyden önce öğrenimde bulunan gençler içinden en kabiliyetlerini seçerek bunlara geniş öğrenim imkanları sağlamalı ve süratle dünya çapında her konuda yüksek seviyeli ilim adamları ve teknisyenler kadrosunu kurmalıdır. İster Matematik'te, ister Fizik'te, ister Kimya'da, ister Tarım Bilgilerinde ister Sosyal Bilimlerde olsun dünya çapında ve en yetenekli ilim adamlârı yetiştirmek ve Türkiye`yi kalkındırmaya yetecek bir ilim adamları kadrosunu teşkil etmek Türkiye için başlıca önemli meseleyi teşkil etmektedir. Bugüne kadar Türkiye'yi idare eden iktidarlar bu konuyu karıştırmışlardır. Türkiye için her kasabada ortaokul, liseler açmak, her yerde okulları çoğaltmak başlı başına Türkiye'nin meselelerini çözmeye yetmez. Öncelikler tespit etmek zorunluğu vardır. Öncelikleri düşündüğümüz zaman da Türkiye'nin kalkınmasını sağlamada birinci,öncelik yüksek seviyeli, liyakatli ve üstün kaliteli ilim adamları, teknisyenler kadrosunu kurmaya önem vermek gerekmektedir. Birinci öncelik buradadır. Böyle bir kadro kurulduktan sonra bu kadronun varlığı sayesinde Türkiye'nin süratle modern sanayiye sahip olması ve tarımını modernleştirmesi mümkün olacaktır. Ve bu üstün, seçkin ilim adamları kadrosu sayesinde Türkiye ilim ve teknik yönünden büyük bir güç elde etmiş olacaktır. Buna işaret etmeyi çok gerekli saymaktayım. Bunun yanı sıra Millî Eğitimin ele alınması ve Milli Eğitimin Türkiye'nin ilimde, teknikte süratle dünyanın en ileri gitmiş ülkesi haline gelmesini sağlayacak bir planlama yapmak ve buna göre bir Milli Eğitim faaliyeti göstermek gerekmektedir. Millî Eğitimin başlıca dört gayesi olduğu ortaya konulmalıdır. Bu gayeleri sırayla şöyle ifade edebiliriz :

Birinci Gaye: Türk insanını yaşı ne olursa olsun Türk milletinin tarihinden şuur almış olan, Türk geleneklerinden şuur almış olan, Türk milletinin Milliyetçilik duygularıyla ve manevi değerleriyle beslenmiş olan insanlar olarak yetiştirmek teşkil etmelidir. Milli Eğitimin birinci gayesi bu olmalıdır. Türk insanını Türk milletinin örnek bir kişisi, Türk milletinin bütün vasıflarını üzerinde taşıyan, müşterek vasıfları benimsemiş insan olarak yetiştirmek olmalıdır. Kendi tarihinden habersiz, geleneklerinden habersiz, örfünden habersiz, manevi değerlerinden habersiz çıplak bir varlık olarak insanlarımızın yetişmesi, yurdumuzun büyük zaafını teşkil etmektedir.

İkinci Gaye: Milli Eğitim Türk milletinin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına göre hedeflerini tayin etmeli ve Türk milletinin sosyal ve ekonomik ihtiyaçları önce tespit edilmelidir. Yani Türkiye'nin modern sanayii kurması, Türkiye'nin modern tarım kurması, Türk toplumunun kalkınması için ne kadar doktora ihtiyacı vardır, ne kadar Kimyager'e vardır, ne kadar Mühendis'e ve Yüksek Mühendis'e ihtiyacı vardır, ne kadar Makine Mühendisi'ne ihtiyacı vardır, ne kadar Öğretmen'e ihtiyacı vardır, ne kadar tornacıya, tesfiyeciye ihtiyacı vardır; bunlar gayet dikkatli olarak, ilmi bir şekilde tespit edilmeli ve Türk toplumunun bu sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına göre Millî Eğitimin hedefleri tespit edilerek ona göre okullar açılmalı, ona göre teşkilâtlanma yapılmalı ve bu okullar ona göre öğrenciler alınarak bu hedeflere göre Türk insanı eğitilerek yetiştirilmelidir.

Üçüncü Gaye: Türk insanını topluma yük olmadan yaşayacak, üretici olarak yetişecek ve topluma katkıda bulunacak şekilde yetiştirmesi esas olmalıdır. Okullardan bir takım gereksiz bilgi yüküyle yüklenmiş ve gözünü devlet kapısına dikmiş, devlet kapısında memuriyet peşine düşmüş insanlar yetiştirmek özellikle bundan sonra, memleketimiz için çok zararlı ve tehlikelidir. Türk insanını üretici olacak şekilde yetiştirmek, Türk toplumuna katkıda bulunacak şekilde yetiştirmek, hem de bu ruhta, bu anlayışta, bu zihniyette yetiştirmek büyük önem taşımaktadır.

Dördüncü Gaye: Bugün dünya üzerinde tekniğin, teknik bilginin önemi hayati derecede artmıştır. Bunun için Türk çocuklarını teknik eğitime yönelik yetiştirmek gerekmektedir. Türk çocuklarını, Türkiye'nin ihtiyacı olan kalkınmayı sağlayacak bir eğitim göstererek yetiştirmek yoluna gidilmelidir. İlim ve teknik milletlerin sayısı ne olursa olsun durumu ne olursa olsun diğer milletler arasında durumunu sağlamlaştırmakta ve etkin hale getirmektedir. Bunun için bu konu Türk milleti için de hayati değer taşımaktadır.

Karşılaşılan her olayı, önümüze getirilen her meseleyi gördüğümüz her işi ön yargılardan ayrılarak, art düşüncelerden sıyrılarak gerçekçi bir gözle görmek ve ilim zihniyetiyle bunu muhakeme etmek, değerlendirmek başlıca usul olmalıdır. Her çeşit peşin hükmü kafalardan bir kenara bırakacağız. Her olayı incelerken ilim metodunu takip edeceğiz. Bu da nedir? Müşahede, inceleme, araştırma, analiz, tecrübe ve müsbet sonucu bulmak. Demek ki, bütün memleket meseleleri ile ilgili olayları, tutumları düşünürken en doğru neticeye varabilmek için uygulayacağımız ilke ilim metodu, ilim mentalitesi olacaktır ve bütün faaliyetlerimizde bize yol gösterici olarak ilmi önder kabul edeceğiz. Bunu da görüşümüze esas olarak almakta çok fayda gördük. Çünkü çoğu zaman birçok kimseler ilk hamlede ortaya ön yargılarla, art düşüncelerle çıkıyor ve daha ilk anda muhakeme yürütüp, doğru sonuca varma yollarını tıkamış oluyor. Bunun için ilimciyiz. İlimcilikten de kasdettiğimiz şey, yukarıda da belirttiğimiz gibi, olayları incelerken, ilim mentalitesin, ilim metodunu kullanmak ve her işimizde ilmi kendimize önder kabul etmektir. Yalnız ve sadece ilmi, müspet ilmi önder kabul edeceğiz.




SON YAZI

MUKAYESE AYIPTIR VE DAHİ GÜNÂHTIR

M. Metin KAPLAN

09 Oca 2018


Ülküdaşımız İsmail Birgül KARAKÜTÜK facebookta yaptığım bir paylaşıma yaptığı yorumda soruyor; “Rahmetli Başbuğ, neden Erbakan Hocayla ittifak kurdu? İttifak yanlış ise neden yaptı, bunu?” Sualden öyle anlaşılıyor ki genç kardeşim, MHP ile AKP arasındaki mevcut ilişkinin bir “ittifak” ilişkisi olduğunu sanıyor ve yahut ileride meselâ ilk seçimde MHP ile AKP’nin bir “seçim ittifakı” yapacağını zannediyor.




YAZARLAR

YÜCEL HACALOĞLU AĞABEY HAKKA YÜRÜDÜ

Efendi BARUTÇU

08 Oca 2018




DEVLETİN BEKASI

Nurullah KAPLAN

01 Oca 2018




KORKU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

01 Oca 2018



 
Üst Alt