Manevi Türk
ZaMaN
Zekata Bağlı Olan Mallar
12- Mallar, "Emval-ı batine - Emval-i zahire (kapalı ve açık mallar)" adı ile iki kısımdır. Nakid paralarla evlerde ve mağazalarda bulunan ticaret malları "emval-ı batine (kapalı mallar)"dır. Saime denilen (yılın çoğunu kırlarda otlayarak beslenen) hayvanlar ile bir kısım arazi gelirleri ve madenler, yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret malları "emval-ı zahire (açık mallar)" dendir. Bunların hepsi de belli bir ölçüde zekata bağlıdır.
13- Batınî malların zekatını vermek, sahiblerinin din anlayışına bırakılmıştır. Bu zenginler, bu tür mallarının zekatını diledikleri fakirlere ve muhtaçlara verebilirler.
Zahirî (açıkta olan) malların zekatlarını (vergilerini) belli ölçüler içinde devlet, özel memurlar aracılığı ile toplayarak belli yerlere harcar. Bu memurlara "Amil, Saî, Aşir" gibi adlar verilmiştir.
14- Önceleri, tüccarları yol kesicilerden ve saldırılardan korumak karşılığında bir kısım zekatlarını almak için uygun görülen yerlerde "Aşir" adı altında bir takım memurlar görevlendirilmiş bulunuyordu. Bu memurlar, nisab miktarına ulaşan ve üzerlerinden bir yıl geçmiş bulunan ticaret mallarından ve paralardan kırkta birini müslümanlardan toplarlardı. Ancak bu malların sahibleri, daha yola çıkmadan önce o malların zekatlarını bulunduktan yerde ödediklerini veya bu mallar karşılığında borçlu bulunduklarını veya mallarının ticaret malı olmadığını veya zekatlarının başka bir "Aşir" tarafından alınmış olduğunu söylerler ve bu ifadelerinin de aksi meydana çıkmazsa onlardan zekat alınmazdı.
Bu memurlar, tüccarların yanında bulunur ve çabuk bozulacak sebze, yaş hurma, yaş üzüm gibi şeylerden zekat almazlardı; isterse kıymetleri nisab miktarından fazla olsun...
İslam ülkelerinde tacirler, ticaret malları için İslam gümrüklerinde verdikleri vergileri bu malların zekatına sayabilirler.
Zekata Bağlı Olmayan Mallar
15- Bir kimse, hem kendi ihtiyacını ve hem de geçimleri kendi üzerine olan kimselerin ihtiyaçlarını karşılayan ve temel ihtiyaçlar adını alan şeylerden zekat vermez. Oturulan evler, evlerin lüzumlu eşyaları, giyinip kuşanmaya ait elbiseler, silahlar, binek hayvanları, hizmet için kullanılan köle ve cariyeler bir aylık veya bir yıllık yiyecek ve içecek şeyler, ilim sahiblerinin birer cildden veya takımdan ibaret kitabları, sanatçıların birer takım aletleri temel ihtiyaçlardan sayılır. İşte bunlar nisab ölçüsüne girmezler.
16- Ticaret için olmayan fazla miktardaki ev eşyasından kitablardan, sanat aletlerinden ve yine ihtiyaçtan fazla olan elbiselerden yenilecek ve içilecek şeylerden, altın ve gümüşten başka süs eşyalarından, yakut, zümrüt, inci ve elmas gibi ziynet eşyalarından da zekat vermek gerekmez. Çünkü bunlar (hakikaten veya hükmen) artıcı değillerdir. Ancak bunlar temel ihtiyaçlar dışında olup kıymetleri en az nisab miktarına ulaşınca, sahibleri zengin sayılır. Her ne kadar zekat vermekle yükümlü olmazlarsa da, kendileri zekat ve sadaka alamazlar ve bunlar üzerine fıtır sadakası ile kurban kesmek vacib olur.
17- Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği mallardan zekat verilmez. Bu mallara "Mal-ı zimar" denir. Bu durumdaki mallar "nami = çoğalıcı" sayılamayacaklarından zekata bağlı olmazlar. İsbatı mümkün olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar, kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar bu kısımdandır. Bunlar elden çıktığı için ve bunlardan yararlanılamadığı için, ele geçmedikleri müddetçe zekata bağlı olmazlar. Fakat bunlar tekrar ele geçince bakılır: Nisab miktarına ulaşır da zekata bağlı mallardan olursa, ele geçtikleri tarihten itibaren bir yıl son bulunca, zekatlarını vermek gerekir.
Örnek: Yıllarca inkar edilip bir delil ile isbatı mümkün olmayan yüz bin liradan ibaret bir alacaktan dolayı bu geçmiş yıllar için zekat gerekmez. Fakat daha sonra borçlunun ikrarı veya şahid ve sened gibi bir delille alacak isbat edilip tahsil edilse, bu alacağın isbatı anından itibaren zekata bağlı olur. Aradan bir yıl geçince de zekatını ödemek gerekir. Ancak para sahibinin zekata tabi başka malı da bulunursa, o zaman bunların zekatı ile beraber, o ele geçirilen malların da zekatını vermek gerekir, bunlar üzerinden bir sene geçmesi beklenilmez.
(İmam Züfer ile İmam Şafiî'ye göre, bu tür malların geçmiş yılları için de zekat gerekir. Çünkü mülkiyet vardır.)
18- İnsanlara borçlanıp da, onlar tarafindan ödenmesi istenen bir borcun karşılığında aynı miktarda borçlunun elinde geçer para veya ticaret malı veya saime hayvan bulunursa, bu zekata tabî olmaz. Ödünç alınmış paralar, yok olmuş eşya bedeli, zevcelere ödenecek mehir paraları, geçmiş yıllara ait zekat borçları, hep bu borç kısmındandır. Bunun için bir kimsenin temel ihtiyaçlarından başka elinde nisab miktarı geçer parası veya ticaret eşyası bulunduğu halde, bu miktara denk borcu bulunsa, kendisine zekat farz olmaz.
19- Bir kimsenin nisabdan fazla malı olduğu halde, bir miktar da borcu bulunsa bakılır: Eğer bu mevcut malından borcu çıktıktan sonra nisabdan noksan olmamak üzere bir malı kalırsa, yalnız bu malın zekatı gerekir. Fakat nisab mikdarından (iki yüz dirhem gümüş kıymetinden) az bir şey kalırsa, bundan zekat gerekmez.
20- Bir kimsenin yüz bin lira fazla parası olduğu halde, geçmiş yıllardan üzerinde kalmış zekattan yüz bin lira borcu bulunsa, kendisine bu yüz bin lira için zekat gerekmez; çünkü bunun karşılığı kadar borç vardır. Fakat zekattan kırk bin lira borcu olursa, geri kalan altmış bin liranın zekatını vermek gerekir.
Zekat, Allah'ın hakkı olmakla beraber, verilmediği takdirde, en büyük idareci tarafindan istenilip verilmesi gereken yerlere harcanabilir. Bu bakımdan da zekat, insanlar tarafindan istenecek borçlardan sayılır. Adaktan, keffaretten, fıtır sadakasından ve hac farzından dolayı olan borçlar ise böyle değildir. Bunların ödenmesi insanlar tarafından istenemez. Bunun için, bu gibi borçların bulunması, eldeki mevcut malların zekata bağlı olmasına engel olamaz.
(İmam Şafiîye göre, nisab miktarı artıcı (nami) bir mala sahib olan, bunun karşılığında borcu olsa da, yine zekatla yükümlü olur. Çünkü zekatın vacib olması, nisab miktarı olan artıcı (nami) mal sebebiyledir. Bu borçlu ise, buna sahiptir. Hür bir insanın borcu, onun kişiliği üzerine yüklenir. Hemen onun elindeki mala yüklenmez. Bunun içindir ki, bu malını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Borç ile zekat ayrı ayrı haklardır. Birinin bulunması, diğerinin gerekli olmasına engel değildir.)
Bizce, borçlu fakirdir. Nisab miktarı fazla malı yoksa, kendisine zekat verilmesi bile caizdir. Zekat vermek ise, zengin olana farzdır.
12- Mallar, "Emval-ı batine - Emval-i zahire (kapalı ve açık mallar)" adı ile iki kısımdır. Nakid paralarla evlerde ve mağazalarda bulunan ticaret malları "emval-ı batine (kapalı mallar)"dır. Saime denilen (yılın çoğunu kırlarda otlayarak beslenen) hayvanlar ile bir kısım arazi gelirleri ve madenler, yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret malları "emval-ı zahire (açık mallar)" dendir. Bunların hepsi de belli bir ölçüde zekata bağlıdır.
13- Batınî malların zekatını vermek, sahiblerinin din anlayışına bırakılmıştır. Bu zenginler, bu tür mallarının zekatını diledikleri fakirlere ve muhtaçlara verebilirler.
Zahirî (açıkta olan) malların zekatlarını (vergilerini) belli ölçüler içinde devlet, özel memurlar aracılığı ile toplayarak belli yerlere harcar. Bu memurlara "Amil, Saî, Aşir" gibi adlar verilmiştir.
14- Önceleri, tüccarları yol kesicilerden ve saldırılardan korumak karşılığında bir kısım zekatlarını almak için uygun görülen yerlerde "Aşir" adı altında bir takım memurlar görevlendirilmiş bulunuyordu. Bu memurlar, nisab miktarına ulaşan ve üzerlerinden bir yıl geçmiş bulunan ticaret mallarından ve paralardan kırkta birini müslümanlardan toplarlardı. Ancak bu malların sahibleri, daha yola çıkmadan önce o malların zekatlarını bulunduktan yerde ödediklerini veya bu mallar karşılığında borçlu bulunduklarını veya mallarının ticaret malı olmadığını veya zekatlarının başka bir "Aşir" tarafından alınmış olduğunu söylerler ve bu ifadelerinin de aksi meydana çıkmazsa onlardan zekat alınmazdı.
Bu memurlar, tüccarların yanında bulunur ve çabuk bozulacak sebze, yaş hurma, yaş üzüm gibi şeylerden zekat almazlardı; isterse kıymetleri nisab miktarından fazla olsun...
İslam ülkelerinde tacirler, ticaret malları için İslam gümrüklerinde verdikleri vergileri bu malların zekatına sayabilirler.
Zekata Bağlı Olmayan Mallar
15- Bir kimse, hem kendi ihtiyacını ve hem de geçimleri kendi üzerine olan kimselerin ihtiyaçlarını karşılayan ve temel ihtiyaçlar adını alan şeylerden zekat vermez. Oturulan evler, evlerin lüzumlu eşyaları, giyinip kuşanmaya ait elbiseler, silahlar, binek hayvanları, hizmet için kullanılan köle ve cariyeler bir aylık veya bir yıllık yiyecek ve içecek şeyler, ilim sahiblerinin birer cildden veya takımdan ibaret kitabları, sanatçıların birer takım aletleri temel ihtiyaçlardan sayılır. İşte bunlar nisab ölçüsüne girmezler.
16- Ticaret için olmayan fazla miktardaki ev eşyasından kitablardan, sanat aletlerinden ve yine ihtiyaçtan fazla olan elbiselerden yenilecek ve içilecek şeylerden, altın ve gümüşten başka süs eşyalarından, yakut, zümrüt, inci ve elmas gibi ziynet eşyalarından da zekat vermek gerekmez. Çünkü bunlar (hakikaten veya hükmen) artıcı değillerdir. Ancak bunlar temel ihtiyaçlar dışında olup kıymetleri en az nisab miktarına ulaşınca, sahibleri zengin sayılır. Her ne kadar zekat vermekle yükümlü olmazlarsa da, kendileri zekat ve sadaka alamazlar ve bunlar üzerine fıtır sadakası ile kurban kesmek vacib olur.
17- Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği mallardan zekat verilmez. Bu mallara "Mal-ı zimar" denir. Bu durumdaki mallar "nami = çoğalıcı" sayılamayacaklarından zekata bağlı olmazlar. İsbatı mümkün olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar, kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar bu kısımdandır. Bunlar elden çıktığı için ve bunlardan yararlanılamadığı için, ele geçmedikleri müddetçe zekata bağlı olmazlar. Fakat bunlar tekrar ele geçince bakılır: Nisab miktarına ulaşır da zekata bağlı mallardan olursa, ele geçtikleri tarihten itibaren bir yıl son bulunca, zekatlarını vermek gerekir.
Örnek: Yıllarca inkar edilip bir delil ile isbatı mümkün olmayan yüz bin liradan ibaret bir alacaktan dolayı bu geçmiş yıllar için zekat gerekmez. Fakat daha sonra borçlunun ikrarı veya şahid ve sened gibi bir delille alacak isbat edilip tahsil edilse, bu alacağın isbatı anından itibaren zekata bağlı olur. Aradan bir yıl geçince de zekatını ödemek gerekir. Ancak para sahibinin zekata tabi başka malı da bulunursa, o zaman bunların zekatı ile beraber, o ele geçirilen malların da zekatını vermek gerekir, bunlar üzerinden bir sene geçmesi beklenilmez.
(İmam Züfer ile İmam Şafiî'ye göre, bu tür malların geçmiş yılları için de zekat gerekir. Çünkü mülkiyet vardır.)
18- İnsanlara borçlanıp da, onlar tarafindan ödenmesi istenen bir borcun karşılığında aynı miktarda borçlunun elinde geçer para veya ticaret malı veya saime hayvan bulunursa, bu zekata tabî olmaz. Ödünç alınmış paralar, yok olmuş eşya bedeli, zevcelere ödenecek mehir paraları, geçmiş yıllara ait zekat borçları, hep bu borç kısmındandır. Bunun için bir kimsenin temel ihtiyaçlarından başka elinde nisab miktarı geçer parası veya ticaret eşyası bulunduğu halde, bu miktara denk borcu bulunsa, kendisine zekat farz olmaz.
19- Bir kimsenin nisabdan fazla malı olduğu halde, bir miktar da borcu bulunsa bakılır: Eğer bu mevcut malından borcu çıktıktan sonra nisabdan noksan olmamak üzere bir malı kalırsa, yalnız bu malın zekatı gerekir. Fakat nisab mikdarından (iki yüz dirhem gümüş kıymetinden) az bir şey kalırsa, bundan zekat gerekmez.
20- Bir kimsenin yüz bin lira fazla parası olduğu halde, geçmiş yıllardan üzerinde kalmış zekattan yüz bin lira borcu bulunsa, kendisine bu yüz bin lira için zekat gerekmez; çünkü bunun karşılığı kadar borç vardır. Fakat zekattan kırk bin lira borcu olursa, geri kalan altmış bin liranın zekatını vermek gerekir.
Zekat, Allah'ın hakkı olmakla beraber, verilmediği takdirde, en büyük idareci tarafindan istenilip verilmesi gereken yerlere harcanabilir. Bu bakımdan da zekat, insanlar tarafindan istenecek borçlardan sayılır. Adaktan, keffaretten, fıtır sadakasından ve hac farzından dolayı olan borçlar ise böyle değildir. Bunların ödenmesi insanlar tarafından istenemez. Bunun için, bu gibi borçların bulunması, eldeki mevcut malların zekata bağlı olmasına engel olamaz.
(İmam Şafiîye göre, nisab miktarı artıcı (nami) bir mala sahib olan, bunun karşılığında borcu olsa da, yine zekatla yükümlü olur. Çünkü zekatın vacib olması, nisab miktarı olan artıcı (nami) mal sebebiyledir. Bu borçlu ise, buna sahiptir. Hür bir insanın borcu, onun kişiliği üzerine yüklenir. Hemen onun elindeki mala yüklenmez. Bunun içindir ki, bu malını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Borç ile zekat ayrı ayrı haklardır. Birinin bulunması, diğerinin gerekli olmasına engel değildir.)
Bizce, borçlu fakirdir. Nisab miktarı fazla malı yoksa, kendisine zekat verilmesi bile caizdir. Zekat vermek ise, zengin olana farzdır.